ayakkabı boyacısı yaşlı adam

Sabahın ilk ışıklarıyla şehir yavaş yavaş uyanıyordu. Sokaklar sessizdi. Dükkanlar kapalıydı. İnsanlar henüz dışarı çıkmamıştı. Ama biri çoktan iş başındaydı. Ayakkabı Boyacısı Amca… Onun için gün, herkes uyurken başlardı.

Eski, ama tertemiz sandığını sırtına alır, her gün aynı yere giderdi. Sandığı ağırdı ama alışmıştı. İçinde fırçalar, cilalar ve bezler vardı. Küçük taburesini yerine koyar, beklemeye başlardı. Onu herkes tanırdı. İşe gidenler, müşteriler, esnaf… Herkes ona selam verirdi.

“Günaydın Amca!” diye seslenirdi insanlar. O da gülümserdi. “Günaydın evlat, hayırlı işler!” derdi. İşte böyle başlardı günü. Yanına gelenleri dikkatle incelerdi. Tozlu ayakkabıları görünce hemen harekete geçerdi. Sandığını açar, fırçayı eline alırdı.

Ayakkabı Boyacısı Amca işini severdi. Boya sürerken özen gösterirdi. Önce fırçayla tozu alırdı. Sonra cilayı dikkatlice sürerdi. Bezi eline alır, ustalıkla parlatırdı. Sonunda ayakkabılar yepyeni gibi olurdu. Müşterisi ayağa kalkar, ayakkabısına bakar ve gülümserdi. “Eline sağlık Amca,” derdi. O da başını sallar, “Helali hoş olsun,” diye cevap verirdi.

O, sadece ayakkabı boyamazdı. İnsanlarla sohbet ederdi. Hal hatır sorardı. “Bugün işler nasıl?” diye sorduğunda, esnaflar dertlerini anlatırdı. Gençler sınavlardan, işçiler yorgunluktan şikâyet ederdi. O herkesi dinlerdi. Sessizce başını sallar, sonra nasihat verirdi.

Parası olmayanı geri çevirmezdi. “Sonra getirirsin,” derdi. Bazen hiç para almazdı. “Ayakkabın temiz olsun, yüzün gülsün yeter,” derdi. Onun için önemli olan para değildi. İnsanların mutlu olmasıydı.

Ama bu işin zor yanları da vardı. Yazın sıcakta ter içinde kalırdı. Kışın soğukta elleri buz keserdi. Yağmurda, karda bile çalışmak zorundaydı. Ama şikâyet etmezdi. “Ekmeğimizi kazanıyoruz,” derdi.

Bir gün hava çok soğuktu. Kar yağıyordu. Ama o yine erkenden çıkmıştı. Sokağa adım attığında ayakkabıları kara gömüldü. “Bugün de rızkımızı arayacağız,” dedi. Ellerini ovuşturdu, sandığını yerine koydu. O gün müşteri azdı. İnsanlar dışarı çıkmıyordu. Ama o bekledi. Üşüdü ama sabretti.

O, sabrın, emeğin ve iyiliğin simgesiydi. Küçük şeylerle mutlu olmayı bilirdi. İnsanlara her zaman güzel söz söylerdi. Güler yüzü hiç eksik olmazdı. Onu tanıyan herkes ondan bir şey öğrenirdi. Bir ayakkabı boyacısı, aslında koca bir hayat dersi verirdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir